Murat Asıl, beyaz yakalı hayatını geride bırakıp babasından kalan çiftliğin dördüncü nesil mirasçısı olarak Kazova’ya döndü. Burada, 350 yıldır süregelen mandacılık geleneğini devam ettiriyor; hem kendi mandalarını hem de çevredeki köylerin sütlerini özenle değerlendiriyor.
Tokat’ın nadir doğal alanlarından Kazgölü’nün sulak meraları, mandalar için adeta bir cennet. Bu mandalardan gelen süt, yoğurt ve peynirler, doğal lezzeti ve bol mineralli yapısıyla hem şeflerin hem de gurmelerin radarında.
İnsan elinin değmediği bir yer
Biliyoruz, insan elinin değmediği bir yer hayal etmek zor. Hızla betona gömülürken, bir yanda da doğadan kopuşumuzun yarattığı boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Yine de hala doğaya sahip çıkanların, ona borcunu ödemeye çalışanların olduğunu görmek ne büyük mutluluk. İnsan ona ne yaparsa yapsın, doğa nimetlerini esirgemiyor bizden.
İnsan yaşamının yoğun etkisinden uzak bir alan düşünün: Toprağın kendi döngüsünü sürdürdüğü, bitkilerin ve hayvanların kendi ritimlerinde var oldukları bir yer. Tokat’taki Kazgölü, tam olarak böyle bir alan.
Bölge, Doğal Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından yaban hayatını geliştirme sahası ilan edilmiş; göçmen kazların, su kuşlarının ve sucul bitkilerin düzenli olarak gözlendiği bir ekosistem sunuyor.
Mandalara gelince… Bu meralar, onlar için hem besin hem de hareket alanı sağlıyor. Mandaların otladığı doğal bitki çeşitliliği, sütlerine mineraller, vitaminler ve farklı tat profilleri kazandırıyor.
Her ot, her çiçek, her su birikintisi mandaların beslenme düzenine katkıda bulunuyor ve bu çeşitlilik, süt, yoğurt ve peynirlerde kendini gösteriyor. Kazova Çiftliği’nde üretilen ürünler, aslında bu biyoçeşitliliğin bir yansıması.
Saf halleriyle kalan tatlar
Kazova Çiftliği’nde mandacılık geleneği kadar, tarımsal mirasın diğer bir parçası olan ata tohumu domatesler de özenle yaşatılıyor. Murat Asıl, çocukluğundan beri tanıdığı bu domatesleri, kendi ihtiyaçları ve aileleri için yetiştiriyor.
Endüstriyel bir ürün değil; uzun raf ömrüne sahip değil, ama etli, yumuşak ve lezzetli. Bu yüzden tarladan koparıldıktan en geç bir hafta içinde tüketilmesi gerekiyor. Kazova’nın domatesini tattığınızda, gerçek domatesin tadını alıyormuş gibi hissediyorsunuz.
Domatesler, çiftliğin kendi arazisinde, doğal yöntemlerle ve yalnızca kendi mandalarının gübresiyle yetişiyor. Tarımsal ilaç ya da kimyasal gübre kullanılmıyor; her yıl tohum alınarak üretim devam ettiriliyor. Murat Asıl, “Bu domates bizim için bir tarımsal miras. Anadolu taşrasındaki bu toprağın nimetlerinden faydalanmak ve bunu gelecek nesillere aktarmak görevimiz” diyor.
Mandacılık, Kazova’nın temelini oluşturuyor. Mandalar sulak meralarda özgürce otluyor; doğal ot çeşitliliği sütlerine mineraller, vitaminler ve farklı tat profilleri kazandırıyor. Bu süt, yoğurt, kaymak, peynir ve tereyağına dönüşüyor.
Burada, manda sütünden yapılan ürünlerin yanı sıra çiftlikte yetişen karpuz, kavun, biber ve domates gibi ürünleri de deneyimleyebiliyorsunuz. Ziyaretçilere ikram edilen bu lezzetler, sadece Kazova’da tadabileceğiniz, tamamen doğal ve organik ürünler.

Keşfetmeniz gereken bir hazine var
Günümüzde çoğu hayvan, tahıl ve bakliyatla besleniyor; bu yöntem sütlerin lezzetini ve besin değerini sınırlayabiliyor. Kazova Çiftliği’nde ise mandaların, yılın büyük bölümünü sulak meralarda, yabani otlar ve sazlıklarla çevrili doğal alanlarda geçirmesi büyük fark yaratıyor. Bu otlar, mandaların sağlığını güçlendiriyor, bağışıklıklarını destekliyor ve sütün kendine özgü aromasını ve rehasını oluşturuyor.
Mandaların otla beslenmesi, sütlerinin mineral ve vitamin içeriğini de zenginleştiriyor. Bol kalsiyumlu, vitamin dolu ve doğal aromalı bu sütler, yoğurt, peynir, kaymak ve tereyağı gibi ürünlere dönüşüyor.
Kazova Çiftliği’nde mandalar, geçmişten gelen beslenme geleneğini sürdürüyor: tamamen doğal, tahılsız ve kimyasal içermeyen bir şekilde. Murat Asıl, “Geçmişte hayvanlar sadece otla beslenirdi, sütleri hem lezzetli hem de besleyiciydi. Biz de bu geleneği sürdürerek hem mandalarımızın sağlığını hem de ürünlerimizin kalitesini koruyoruz” diyor.
İşte tam da bu yüzden, gönül rahatlığıyla söyleyebiliyoruz ki Kazova Çiftliği’ndeki her ürün birer hazine değerinde.
Bölgede bir fark var
Daha önce bahsettiğimiz üzere Kazova Çiftliği, sadece kendi mandalarının sütünü kullanmakla kalmıyor, bölgedeki tüm manda üreticilerinin ürünlerini de işin içine katıyor. Bölgedeki süt üretimi, çiftliğin kurulduğu sene olan 2019’dan bu yana dört kat artmış durumda. Eskiden günde 10–20 litre süt sağan çiftçiler, şimdi 100–150 litreye ulaşabiliyor.
Bugün Kazova, kırk tesis ve kırk çiftçiyle çalışıyor; dolaylı olarak 200’den fazla kişinin hayatına dokunuyor. İş sadece süt almakla kalmıyor, çiftçilerin emeğini değerlendirmek ve sütün boşa gitmesini önlemek de işin bir parçası.
Bir yandan Tokat’ta manda sayısı giderek artıyor; ülke genelinde dördüncü sırada yer alıyor. Manda deyince akla süt geliyor ama işin içindeki bölgesel kalkınmayı da hatırlamak gerekiyor.

Kazova’nın sosyal etkisi ekonomik katkıyla sınırlı değil. Çiftlik, Tokat’ta düzenlenen gastronomi festivallerinde şehrin kültürel ve gastronomik hazinelerini tanıtıyor. Her yıl şefler ve gurmeler Kazova’nın manda sütü ürünlerini tatma fırsatı buluyor.
Burası sadece bir mandıra değil; bir sosyal etki merkezi ve bölgenin ekonomik kalkınmasının etkili lokomotifi. E tabi bir de şeflerin menülerine çok yakışacak tatların üretim yeri :)







